Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Köyüm
Mevci dağı senin dumanın gitmez
Bir gün gelir üçköy de baca da tütmez
O güzel bağlarında kuşlar da ötmez
Küstüler gittiler şehre insanlar
Ne olurdu kucaklasan saklasan bizi
Ağacınla aşıklara verseydin sazı
Hasret ettin yüreğime düşürdün közü
Doyurmadın şehre gitti insanlar
Göçünü alıp yaşamak için çıkınca köyden
Heybetiyle kızgın bakar arkandan
Ali derviş, ali baba ve de kırklardan
Niye koptun, niye gittin der gibi bize
Gittiğin yerde köyüne ihanet etme
Senden beklenmeyen kötülüğü kimseye yapma
Tertemiz havadan, suyundan kopma
Birer birer sana geri döner insanlar
Sana aşık, seni seven biz son nesiliz
Küstürsen aç da bıraksan üçköy aslımız
Can bedenden ayrılınca sana teslimiz
Tabutlarla sana yine gelir insanlar
Nevzat AYDINER
Yayla Yolu
Eşeğine heybeleri atardı
Heybelere yavan yaşık katardı
Değirmenden Çam’a kadar çıkardı
Döner döner köye bakar yaylacı
Çevirmenin çimenin kıvrımlıdır yolları
Yel estikçe kokar yaban karanfilleri
Delikli taşın küskün duran halleri
Sürü gelir hızlı gider yaylacı
Ağıllarda yavru kuzu meleşir
Şu çobanlar yorgun argın dolaşır
Köpeklerde birbiriyle hırlaşır
Sütü sağdı yoğurt yapar yaylacı
Gece sessizliği bozar, geviş sesleri
Yayla yoğurdunun kalaylıdır tasları
Muhtaçlıklar barıştırır küsleri
Yalın ayak koşuşturur yaylacı
Ballıktan, özden kırklara varır
Kızlar kırklarında yaylacı görür
Kırklar çiçeğinden, naneden derer
Dilek tutar dua eder yaylac Nevzat AYDINER
Bekçi
Bekçi oyuktan köye seslenir
Bağlarında kurtlar kuşlar beslenir.
Köy sırtını şu mevci’ye yaslanır
Bekçi gelme zarar ziyan yok artık
Cevizleri oyuk oyuk oyarız
Mısırları püskülünden soyarız
Erik, armut, üzüm, kiraz sayarız
Bekçi gelme zarar ziyan yok artık
Şu ören’in gür suyundan geçilir
Isıtma’nın soğuk suyu içilir
Çayırcığ’ın yılanından kaçılır
Bekçi gelme zarar ziyan yok artık
Dutluk’ta oturdum dinlenmeye doymadım
Batman’ın çayırdaki kavakları saymadım
Kaynar pınar sessiz çağlar, ben sesini duyarım
Bekçi gelme zarar ziyan yok artık
Hekim’in Sadığın verdiği emeği görsen
Çöpcü’nün bahçesinde gülleri görsen
Başını Üsüğün cevize vursan
Bekçi gelme zarar ziyan yok artık
Nevzat AYDINER
Rençber Baba
Zelve bağı, boyunduruk, öğrendire sabanı
Rençber baba karıştırır demir ile tabanı
Tarla yapmış ekin için yabanı
Ho ho diye emek verir toprağa
Gece olur mal yanında yatardı
Elinde sigarası tel tel olup tüterdi
Berçin’e taşları iki iki atardı
Tırnak tırnak emek verdi toprağa
Zaman zaman ortakçılık yapardı
Daralırdı, öfkesinden canından da bıkardı
Sap getirir kağnısını yıkardı
Parmak parmak emek verdi ekine
Düveninen sapı saman yapardı
Doğrulara canı gibi tapardı
Taktı taşa mazı başı kopardı
Anam anam dedi yandı ekine
Yağmur yağdı samanımız ıslandı
Yetiş şahı merdan diye içinden de seslendi
Kara tosun bu yıl iyi beslendi
Umutla ekine sarıldı babam
Nevzat AYDINER
Köyüm
Mevci dağı eteğine kurulmuş
Yamaçları meşelerle sarılmış
Seceresi tarihlerden sorulmuş
Ün salmış civarda şu benim köyüm
Battalgazi Simali’yi alınca
Yorulup da uykusuna dalınca
Rüyasında Muhammedi görünce
O zaman kurulmuş şu benim köyüm
Bir yanı oyuktur, bir yanı yaka
Düğünde, bayramda yaparlar caka
Gücenmez gençleri, ediyor şaka
Muhabbet ehlidir şu benim köyüm
Köyümün cephesi kümbete bakar
Gurbette olanın burnuna kokar
Buz gibi suları çamkoz’dan akar
Değirmeniyle meşhur şu benim köyüm
Bahar gelir yaylalara çıkarlar
Tepelerden kuşbakışı bakarlar
Üşüdükçe yayman söküp yakarlar
Koyunuyla meşhur şu benim köyüm
Alibaba’ya ziyaretin yaparlar
İtikadı çoktur hemen taparlar
Yaz gelince meyveleri satarlar
Ceviziyle meşhur şu benim köyüm
Ören ile ısıtmanın arası
Önüne uzayıp gider ovası
Yaktı beni kaşlarının karası
Güzeliyle meşhur şu benim köyüm
Orak gelir yazılar da biçeriz
Arpayı, buğdayı ayrı seçeriz
Suyumuzu karaelma’dan içeriz
Tırpanıyla meşhur şu benim köyüm
Köyümün halkı efendi oldu
Ağladım da görüm yaş ile doldu
Evvelce bir idi, şimdi iki oldu
Okuluyla meşhur şu benim köyüm
Sıtkı der köyümü pek çok severim
Severim de her tarafta överim
Üçköy sana laf atanı döverim
Memuruyla meşhur şu benim köyüm
Sıtkı YÜCEL (1983)
Şirin Üçköy (29.05.1966)
Kuzeyinde mevci dağı oturur
Gani gani rahmetleri getirir
Senin temiz havan şifa getirir
Çevremizde eşin bulunmaz Üçköy
Yaz gelince yaylaların yeşerir
Koyun ile kuzuların meleşir
Güzeller durmadan orada dolaşır
Çevremizde dengin bulunmaz Üçköy
Ali YILMAZ
SELAM ET
Servet Hoca gider isen Çorum’a
Bizi candan soranlara selam et
Vakit geldi lüzumu yok yoruma
Hasta gönlüm yoranlara selam et
Aşmak çetin dağlar dolu önümde
Gezer feleksizler çevre yanımda
Boynuma sarılıp iyi günümde
Kötü günde soranlara selam et
Ben Hakk’a inandım boşa uymadım
Eminim ki ikrar verip caymadım
Bir serçenin şerefine kıymadım
Nice hatır kıranlara selam et
Başına iş gelse bir yiğit kulun
Değeri mi olur paranın pulun
Eğer Kuşsaray’a uğrarsa yolun
Bana ikrar verenlere selam et
MAHZUNİ çalmıyor nedense sazım
Birbirine girdi baharım yazım
Bütün erenlere götür niyazım
Mertliğinde duranlara selam et
Mahsuni ŞERİF-1991
SELAM SÖYLE
Çorum ellerinin dertli bülbülü
Git bizim ellere bir selam söyle
Sırı muhabbetin tatlı dilleri
Git bizim ellere bir selam söyle
Elmadağ’ı bizim ele aşınca
Bahar gelip Kızılırmak coşunca
Güzel Sungurlu’ya yolun düşünce
Orada Çayan’a bir selam söyle
Ziyaretin memnun eyledi bizi
Ol yüce yaradan korusun sizi
Acep ne haldedir Oraf’ın düzü
Dertli GÜLABİ’den bir selam söyle
Âşık Gülabi (Çayan köyü-Sungurlu, 1950)
HOŞGELDİNİZ ÇORUMLULAR
Barış hoşgörüden öze
Çorumlular hoş geldiniz
Sevgi saygı bizden size
Çorumlular hoş geldiniz
Uğurludağ, Seydim, Bayat
Sungurlu’da vardır hayat
Alaca’mız şirin gayet
Çorumlular hoş geldiniz
Osmancık, İskilip, Lâçin
Cemilbey’de güller açın
Aman kötülükten kaçın
Çorumlular hoş geldiniz
Çopraşık, Evren, Hırka, Kargı
Yaralara olur sargı
Birbirinden yoktur farkı
Çorumlular hoş geldiniz
Mecitözü, Ortaköy’ü
Hayat verir soğuk suyu
Gayet güzel olur huyu
Çorumlular hoş geldiniz
Boğazkale bir de Hüyük
Dünya bilir namı büyük
İnsanları alım ayık
Çorumlular hoş geldiniz
BARIŞCAN’ım hey insanlar
Sözlerimi duyan anlar
Çorumluyum diyen canlar
Çorumlular hoş geldiniz
Gazi BARIŞCAN (Eskiyapar- 1956)
Rıza ÜZMEZ - HAYATI VE ŞİİRLERİ
1938 yılında Üçköy de doğdu. Hüseyin ÜZMEZ’ in oğludur. Silahlı Kuvvetlerden Asb. Bçvş rütbesi ile emeklidir.
Gülten Hanım ile evli olup, Tekirdağ Çorlu’ da yaşamaktadır. Dört kız babasıdır.
Şiir
Dünyanın malına gözü doymayan
Tamahkardır helal haram aramaz
Tanrı kelamından ibret almayan
Beş vaktini on yapsa da yaramaz
İster münkir olsun, ister bedevi
Tanrının parçası insan bir nevi
İnsanın kalbidir Tanrının evi
Mümin kıblesini yönde aramaz
Niyetlenip ara vermez oruca
Her yıl gitmiş olsa umreye hacca
Nebi gibi çıkmış, olsa miraca
Kul hakkı yiyenler hakka varamaz
Üzmez Rıza derki ahir zamanda
Tanrı sual eder, ulu divanda
Amellerin ayan olur o anda
Bu gün günahını kimse soramaz
Rıza ÜZMEZ (29.06.2012)
ÇORUM’A HASRET
Bir yanda uzanır meşhur Kösdağı
Aslanlar diyarı baba ocağı
Fakir fukaraya açar kucağı
Elbet hanedanı çoktur Çorum’un
Pek şirin yayladır Hacılar Hanı
Orda eğlen sağa sola bak tanı
Bir ömürdür suyu, meşesi, çamı
Mis kokar toprağı taşı Çorum’un
Panayırlar zaman zaman kurulur
Davul zurna coşku ile vurulur
Koç gibi yiğitler orda görülür
Meydanda bükülmez kolu Çorum’un
Tarihi eskidir hem de pek büyük
Hititler merkezi Boğazköy, Hüyük
Kazılarda çıkar altından geyik
Define toprağı taşı Çorum’un
Tınazlar savrulup hep yaba yaba
Hububatı taşır kamyon araba
Ziyaret edilir Erzurum Baba
Tarımda şöhreti vardır Çorum’un
Ekim ayı gelir bağlar bozulur
Rengârenk faytonlar yola dizilir
Usuldendir oba oba gezilir
Güzel bir âdeti vardır Çorum’un
Yazsan da SARPOĞLU bitmez bu destan
Güzergâhlar boyu bağ ile bostan
Yıllardır ayrıyım o nazlı dosttan
Hasreti sinemde tüter Çorum’un
HAYDAR SARP (Harhar köyü-Alaca, 1933)